Ebru Öztürk’ün kaleminden..
Keyifli okumalar..
HABER AĞI/ KÖŞE YAZILARI
164. yılında bu farkındalık günümüzü emekçi kadınlar olarak bir kez daha hatırlıyor ve hatırlatıyoruz…
Çağdaş uygarlık, uzay çağı, nano teknoloji, bilişim sektörü, mikro biyoloji gibi teknolojinin son hızla ilerlediği bir dönemde, bazı şeylerin hâlâ farkına varılamıyorsa, tekrar düşünmek gerekmiyor mu?
Dünyada fiziki olarak erkeklerin, psikolojik olarak kadınların güçlü olduğu, tüm canlılar için de bunun geçerli olduğunu herkes çok iyi bilir. Hayvanlar aleminde bile erkek olan savaşır, yemini bulur; dişi olan yavruları ile ilgilenir, emzirir, korur. Evrenin böyle olduğu bir ortamda, iki tarafın birbirine saygı duyması ile herşey çok güzel olabilse de; dünya genelinde sık sık uygulanmayan sağduyu ve hassasiyet eksikliği ile senelerdir, üzülmeye, ağlamaya, huzursuz olmaya ne yazık ki devam ediyoruz!
8 Mart 1857 tarihinde ABD’de 40.000 dokuma işçisi olan kadınların, tekstil fabrikasında başlattığı grev ile erkeklerden daha iyi şartlar istemiyorlardı. Bilakis, ayırım yapılarak kendilerine uygulanan olumsuzluklara ‘dur’ diyor ve eşit şartlara ulaşmak istiyorlardı. Greve karşı çıkış ve fabrikaya kilitlenen kadınların, fabrikada çıkartılan yangın ile129’unun hayatını kaybetmesi çok büyük ses getirdi. Bugün en gelişmiş ülke dediğimiz yerlerde bile karşılaşılan bu sorunlar, dünya çapında birçok yerde ‘kadın kolları’, ‘kadın dayanışması’, ‘kadın hakları’ gibi platformların, derneklerin, vakıfların oluşmasına neden oldu. ‘Erkek dayanışması’, ‘erkek kolları’ adı altında STK’lara pek tanık olmadım. Peki ya siz? O zaman ‘neden bu gereklilik oluşuyor?’ sorusuna beraber yanıt arayalım…
Gelişmiş ülkelerde cinsiyet ayırımı yapılmaksızın, herkese aynı haklar sağlanır. Bunu tam olarak uygulayabilen ülke sayısı çok azdır. Görüntüde’ modern’, ‘çağdaş’ gibi kelimeleri kullanan ama uygulayamayan ülkelerde de bu eksiklik ne yazık ki; mevcut!
Seçmen olarak %80 erkeklerin tercih edildiği, kadın kotasının düştüğü yerlerde, dur diyebilecek kadar cesaretilerolsun…
Seçeceği kişiye bile müdahale eden erkeklerin yerine, herkesin özgür iradesi olduğunu düşünebilen mantıklı kişiler olsun…
Miras hukukuna göre erkeklere fazla verelim, kadınlar az hatta vermesek de olur demeyen hakkaniyetliler olsun…
İşe girerken cinsiyetinden dolayı maaşı düşürülmeyen, bilgisine göre maaşı belirlenenakilane yöneticiler olsun…
Kadın dediğin evde oturur; deyip erkeğe bağımlı yaşatılmayanmücadelecikadınlar olsun…
Evdeki erkek çocukların okutulup; kız çocukların evde oturmasına mecbur bırakılmayan zihniyetler olsun…
‘Erkek her işi yapar, kadınının iş kolu kısıtlıdır’ denilmeyen bilinç olsun…
İş yerinde erkeğin mesaiye kalıp; geciktiğinde doğal, kadının mesaiye kaldığı zaman anormal olmadığıanlayacak kadar aklıseliminsanlar olsun…
‘Elinin hamuru ile karışma’ yenine, ‘bilgin oranında sen de konuş’ denildiği tarafsızlık olsun…
Her iki tarafın da çalışması durumunda, evde de eşit görev paylaşımının yapılabilineceği eşitlik ilkesi olsun…
Yanındaki ile konuşamayacak kadar aciz olarak, el kaldırmaların, tokatların bittiği hümanizm olsun…
Erkeğin elinin kiri, kadının alnının kiri diyerek, her konuda sınırsız hakların sınırlandığı adalet olsun…
Sözle, davranışla yapılan tacizleri anlatmaya bile çekinen, utananların karşısında, yapmaya çekinmeyenlerin, yüzü kızarmayanların sonlandığı arlı dönem olsun…
Giyiminden dolayı kişilere sataşılmadığı saygın insanlar olsun…
Güldüğü için damgalanmanın olmadığı etik değerler olsun,
Eşinden daha fazla maaş aldığı için çatışmaların olmadığı dimağ olsun,
Eşinin okuması ve/ya kendinden yüksek tahsilli olması durumunda komplekslerin oluşmadığı mantık olsun…
Boşanan erkeğini bekar, boşanan kadının dul olmadığı izan olsun…
Kadın ancak evde oturur zihniyeti yerine, yarın işten çıkma, hastalanma, ölüm, boşanma, ücretin yetmemesi, yaşam kalitesinin yükselmesi için birlikte kazanalım, diyecek kadar yürek olsun…
Eşini kaybedip; sırtında bebekle tarlada çalışana dul kadına, yan gözle bakılmadığı ar olsun…
Kısaca aynı şartlar, aynı yaşama tarzı, aynı hukuki sistemi, aynı sosyal durumu istediğimiz için tüm bu mücadele!
Bu bakış açısının ne teknolojiyle; ne de öğrenimle alakası var. Tamamen eğitimi kapsayan bir konu… Eski Türkler dönemine bakıyorum da ‘bugünden çok daha ileriymiş’ demeden geçemiyorum!
-Cengiz Hanın eşi Börte hatuna ‘ben gördüklerinin hanıyım, sen de benim hanımsın’ demesi ile hanımsözcüğünün Türkçemize girdiğini,
-Osmanlı Döneminde adaleti sağlayan kadıların, her evde hatunlar tarafından sağlandığı bilindiği için, evin kadınıyani,kadınkelimesinin Türkçeye girdiğini,
-Dünya literatüründe İngilizce, Fransızca, Almanca gibi birçok dili incelediğiniz zaman önemli noktalarda ‘baba’ kelimesi geçerken, Türkçede ‘anayol, anavatan, anadil, anayurt, ANADOLU’ gibi ana kelimesinin geçtiğini,
-Eski Türklerde alınan kararlarda han ve hatunun ikisinin imzasının olmaması durumunda, sonucun geçerlilik kazanmadığını,
-Eski Türklerde kadının da gerekli durumlarda savaşa gittiğini,
-At, avrat, silah kelimelerinin en önemli 3 kelime olduğunu,
-Eski Türk inancına göre han ile hatunun gök ve yerin evlatları olduğu düşüncesine inandığını,
-Ülkelerarası ilk anlaşmayı imzalayan kadın da Türk kadını olduğunu,
-İlk Oğuzname için, Begil’den akıl alındıktan sonra yazıldığını,
-Türklerin önem verdikleri haklara, “Ana Hakkı” dediklerini ve bunu da “Tanrı Hakkı” ile eşit tuttuklarını,
-Hatta Bozkurt Destanında Türk toplumunun soyunun dişi kurttan geldiği,
Hepimizin bildiği konular değil mi? Peki geçmişte bu konuda bu kadar duyarlı olan bizler, nasıl oluyor da, yüzyıllar sonra bu kadar geri gidebiliyoruz? Bir erkek eğitilirse kendisini eğitir. Bir kadın eğitilirse, yetiştirdiği çocuklarını da eğitir! Yani geleceği eğitir! İşte bu yüzden, eğer bir toplumun gelişmesini engellemek istiyorsanız; kadının eğitimini engellemek ilk iştir! Eğitimsiz kadınların yetiştirildiği nesilde, her kuşakta seviyede biraz daha düşüş yaşar ve yukarıda yazdıklarımızı düşünme, yorumlama, söyleme, yazma hakkı birer birer inişe geçer!
Önce kişisel olarak kendimize bakalım; daha sonra da toplumuza!!!Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi ‘erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık egemenliğini ve etkisini kuran, kadındır.’ Teknoloji getirmekle değil, eğitim seviyemizi yükseltip; düşünebilen, konuşabilen, okuyabilen, yorumlayabilen, çağdaş uygarlığa yürüyerek, sorunları ortadan kaldırabilen yarınları görmek umuduyla…
Emekçi Kadınları Günümüz Kutlu Olsun!
Ebru Öztürk