Türkiye’de iz bırakmayı başaran teknik adamlardan olan Marius Sumudica, Sporx’e özel açıklamalarda bulundu. Rumen teknik adam, Türkiye hakkında açıklamalarda bulunurken kariyerine ve ülkemizde yaşadıklarına dair itiraflarda bulundu.
Gaziantep FK’da çok başarılı bir dönem geçirdiniz ve tartışmalı bir sonla veda ettiniz. Gaziantep FK dediğimizde neler hissediyorsunuz?
Gaziantep FK’yı, orada yaşadıklarımı gerçekten özlüyorum. Yurt dışında beni en çok geliştiren ve eğlendiren tecrübem oldu, harika hissettim. Şehri, taraftarları çok sevdim, beni sokakta durdurup sürekli fotoğraf çektirmek isteyen, beni kutlayan insanları özlüyorum. Kulüpte çalışan insanları, birlikte çalıştıklarımı, sıfırdan kurduğum takımda birlikte çalıştığım oyuncuları özlüyorum. Maç kazandıktan sonra yaşadıklarımı özlüyorum. Zamanla çok önemli bir güç haline gelmiştik, bunu çok özlüyorum. Kulübü ilk sıraya taşımak, Ocak ayında kovulduğumda 3. sırada bırakmak benim için çok anlamlıydı. Eğer devam etseydim ilk 4 için mücadele edecektik, buna eminim. Medyada ve televizyonda da herkes bizi konuşuyordu.
Ayrılık sonrasında Gaziantep FK’nın maçlarını izlemeye devam ettiniz mi? Takımın mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ayrıldıktan sonra Türkiye’deki tüm maçları takip ettim. Süper Lig benim bağlı olduğum bir lig, Türkiye sevdiğim bir ülke, benim ikinci evim. Maçları izlemeyi sürdürüyorum. Gaziantep’te şu anda neyin eksik olduğunu söylemek mevcut teknik direktör için adaletsizlik olur. Günün sonunda dikkate alınan sonuçlardır ve sezon bittiğinde, her şey belli olduğunda teknik direktörlerin katkısı karşılaştırılacaktır. Şu anda başka bir teknik direktör için konuşmak profesyonel olmaz, saygısızlık olur. Oyuncuları özledim, atmosferi özledim ancak hayat böyle, başka bir teknik adamları var ve onlar da profesyonel olarak devam etmek zorunda.
Rizespor’da neden olmadı?
Rizespor’a gitmek, 13 yıllık teknik direktörlük kariyerimdeki talihsiz hatalarından biri. Ara vermem gerekirken vermedim, sezon ortasında takım almayı kabul ettim. Birkaç sorunu olan, Boldrin ve Remy gibi bazı önemli oyuncuları sakat olan ve neredeyse 20 oyuncusu Kovid olan bir takımı almayı kabul ettim. Bir ilk 11 bile çıkaramadım ve yediğimiz gollerin yüzde 80’i duran toplardan oldu, böyle bir şanssızlık yaşadık, maçların sonlarına doğru da konsantrasyon eksikliği görüldü. Devam etmek istemedim. Beni yönetim göndermedi, onlar yaptığım işten memnunlardı ve devam etmek istediler ancak ben yorgun hissettim, daha fazla konsantrasyonumu sağlayamayacağımı fark ettim ve bıraktım.
Türkiye’den yeni bir teklif aldınız mı?
Rizespor’dan ayrıldıktan sonra Türkiye’den ciddi bir teklif almadım ancak Suudi Arabistan’dan iki teklif oldu. Onları da reddettim çünkü para benim için öncelik değil. Avrupa’da kalmak istiyorum. Birkaç menajerlik şirketiyle iletişimdeyim, Türkiye’den temaslarım olanlar da var ve onlar beni arayıp tekrar Türkiye’ye dönmek isteyip istemediğimi soruyorlar. Elbette Türkiye benim için çekici ve yaz aylarında benimle çalışmak isteyen menajerler oluyor ancak şu anda ciddi bir teklif yok. Sezon sonunda göreceğiz. Türkiye’ye dönmek isterim ve daha fazlasını başarabileceğimi hissedeceğim bir noktada döneceğime de eminim.
Kariyerinizdeki yeni hedef nedir? Türkiye’ye dönmek ister misiniz?
Planım Türkiye’de Avrupa için mücadele edecek bir takıma gitmek. Eğer Gaziantep’te devam etseydim, Avrupa Ligi bileti alırdık ancak şaka amaçlı sözlerim nedeniyle yaptığım hata maalesef harika bir takımdan, şehirden gönderilmeme neden oldu. Birlikte çalıştığım insanlar hala beni arıyor çünkü arkadaş canlısı, sevilen, savunduğu değerler için savaşan, birlikte çalışılması istenen bir insanım.
Gaziantep FK’da çalıştığınız dönemde oyunculara prim verdiğiniz ortaya çıktı, maçlardan sonra onlara hediyeler aldığınızı da gördük. Sumudica çok mu zengin yoksa gerçekten iyi bir insan mı?
Oyunculara hediye vermek benim için büyük bir zevk. Bu takımda iyi bir atmosfer oluşturuyor ve aynı zamanda birlikte çalıştığım, kulübün iyiliğini düşünen kişilere, sahadaki performansları ve kapalı kapılar ardından kulübün yararı için yaptıkları nedeniyle hak ettiklerini vermemi, onlara olan minnettarlığımı göstermemi sağlıyor. Bu konuda konuşmayı çok sevmiyorum çünkü bu aslında kulübün iç meselesi ve kulübün içinde kalmalı. Hediye vermek kulüpte iyi bir çalışma ortamı oluşturuyor, çalıştığım her takımda uyguladığım bir metot bu.
Türkiye’ye dönerse, nasıl bir takımda çalışmak ister?
Şu anda benim en büyük önceliğim, Türkiye’ye geri dönmek. Daha önce de söylediğim gibi para benim asıl amacım değil, performans, sonuçlar ve yönettiğim kulüpte rahatlıkla çalışmak önceliğim. Gaziantep ve Kayseri’de iyi sonuçlar aldım. İki takımı da yaz aylarında aldım ve felsefeme uygun oyuncuları transfer ettim. Rize’de bu olmadı ancak Rize’de de yaz aylarında göreve gelseydim rahatlıkla ilk 10 içinde sezonu bitirirdik.
Gaziantep FK’da yaptıkları sonrasında “Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe veya Trabzonspor gibi bir şampiyonluk hedefiyle yola çıkan bir takımı yönetsem şampiyon olurduk” diyor musunuz?
Büyük bir takımı yönetseydim ne yapardım konusunu konuşmak istemiyorum. Büyük bir takımı, futbol tarihi olan bir takımı yönetmek isterdim. Bu bana Avrupa’da savaşma ve Süper Lig’in zirvesi için mücadele etme şansını verirdi ancak kimse unutmamalı ki ben bunu Gaziantep’te de yaptım. Onları ligin zirvesine taşıdım, Türkiye’nin en iyi 3 takımı arasına soktum. Bu çok değerli bir şey ve büyük İstanbul takımlarının şampiyonluğuyla eş değer. Gaziantep’te güçlü bir takım kurdum, 28 maç üst üste gol atan, evinde 1 yıl boyunca yenilmeyen bir takım olduk. Yeni yükselen bir takım için bu mucize demek.
Sumudica’nın en büyük hayali nedir?
En büyük hedefim Romanya’da yaptığım gibi, başında olduğum takımlarla kupalar kazanmak ve Avrupa için savaşmak. Romanya’da milli takım teknik direktörlüğü için yapılan anketlerde ilk sırada çıkıyorum, bunun benim için büyük anlamı var, bir teknik adam için büyük bir gurur. Türkiye’ye geri dönerek bir kupa kazanmak istiyorum ve bunun gerçekçi bir hedef olduğuna da gerçekten inanıyorum.
Sumudica’nın en büyük hayali nedir?
En büyük hedefim Romanya’da yaptığım gibi, başında olduğum takımlarla kupalar kazanmak ve Avrupa için savaşmak. Romanya’da milli takım teknik direktörlüğü için yapılan anketlerde ilk sırada çıkıyorum, bunun benim için büyük anlamı var, bir teknik adam için büyük bir gurur. Türkiye’ye geri dönerek bir kupa kazanmak istiyorum ve bunun gerçekçi bir hedef olduğuna da gerçekten inanıyorum.
Türkiye’de para cezaları da aldığınız dönemler oldu. Haksızlığa uğradığınızı düşünüyor musunuz?
Ben hislerini açıkça belli eden bir teknik adamım ve zaman zaman hatalar yaptığım oldu. Ancak sadece hiçbir şey yapmayanlar hata yapmaz. Ben ne yaptıysam takımım, oyuncularım ve şehir için yaptım. Çalıştığım her yerde en iyisi olmak için mücadele veriyorum ve bu anlamda işime kalbimi ve duygularımı da katıyorum.
Hakemlerle çok ateşli diyalogları olduğunu gördük. Unutamadığınız bir diyalog oldu mu hiç?
Hakemlerle saygısız bir diyaloğum hiç olmadı, o noktaya gelmedim. Hakemlerle olan ilişkimden de pişman değilim. Bazen aşırıya kaçtığım anlar oldu ancak hareketlerimi her zaman kontrol ediyordum. Ben ateşli bir adamım ve takımım için gerekli olanı yaparım.
Türk futboluyla Avrupa’nın büyük liglerindeki futbol arasında gördüğünüz farklar neler? Sizce Türkiye Ligi şu anda nerede?
Türkiye dünyanın en iyi 3 liginden biri değil ancak çok iyi bir gelişim gösterdi. Bence şu anda Avrupa’da 5. ya da 6. sıradaki lig Türkiye Süper Ligi. Avrupa ile arasında büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum. Kaliteli yabancı oyuncular geliyor ve yerli oyuncularla birlikte iyi bir karışım oluşturulabiliyor. Onları nasıl yöneteceğini bildiğinde başarılı takımlar ortaya çıkıyor.
Türk takımlarının son dönemde Avrupa’daki başarısızlığının nedeni ne olabilir?
Avrupa’da mücadele eden takımları düşündüğümüzde 3 günde bir maç yapmak, rotasyonda daha çok oyuncu olmasını gerektiriyor. Başakşehir’in kadrosu genişti ancak onlar da zarar gördü. Sürekli aynı oyuncuları oynatan takımlar yerel liglerde zarar görmüşlerdir. Sezonun ilk yarısında Sivasspor’a, geçen sezon Malatyaspor’a, Başakşehir’e bakın… Dengeli ve her yerde mücadele verebilecek bir takıma ihtiyacınız var.
Çok tartışılan bir konu, yabancı sınırı. Türk oyuncuların gelişimi için sizce Türkiye’de yabancı sınırına sizce ihtiyaç var mı?
Yabancı sınırı bence önemli değil. Türkiye’ye gelen yabancı oyuncular Süper Lig’in kalitesini yükseltiyor ve Türk oyuncuların kendini geliştirmesini, daha iyi oyuncular olmasını sağlıyor. Kayseri ve Gaziantep’te Türk oyuncuları oynattım çünkü onları beğeniyordum. Türk oyuncuların kalitesini, kattıkları değeri önemsiyorum ve yabancılarla birlikte gelişiyorlar.
Türkiye’de ya da Avrupa’da bir takımı seçebilecek olsanız, hangi takımda çalışmak isterdiniz?
Bana felsefemi, Gaziantep’te yaptığım gibi sıfırdan bir takım kurmamı sağlayacak bir takımda çalışmak isterim. Hangi takımda çalışmak isterim diye sorarsanız, tereddüt etmeden duygularımı da işin içine katarak Gaziantep FK derim. Ancak yinelemek istiyorum ki Türkiye’de çalışmak isterim. Türkiye olmazsa da Avrupa’da kalmak ve kupalar için, Avrupa bileti için mücadele etmek isterim. Rusya ve Polonya’dan tekliflere de bakıyorum.
Türkiye’deki en güzel anınız?
Türkiye’de geçirdiğim günleri hiçbir zaman unutmayacağım. Türkiye’de gittiğim şehirlerde taraftarların benden imza istemesi, fotoğraf istemesi… Bunları unutamam. Başarı nedeniyle insanlar beni tanıdı. Türkiye’yi seviyorum, insanlarını seviyorum, Türkiye benim ikinci evim. Bir noktada Türk pasaportu almaya da çok yakındım. Yine bunun için çalışacağım, benim hala hedeflerimden biri bu.
Son olarak Türk taraftarlara göndermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Türk taraftarları seviyorum. Gerçekten tutkulular, sıcak kanlılar. Türk futbolunu seviyorum, Türkiye’ye çok saygı duyuyorum. Umarım yaz aylarında bu virüs problemleri biter ve taraftarlar tekrar tribünlere dönerek, oyuncular ve teknik direktörleriyle birlikte takımlarını destekleme şansını elde eder.
Kaynak: Sporx/ Ali Budak